İş dünyasında hemen hemen her şeyin arkasında bir mantık, bir analiz yatıyor. Müşteriye sunulan bir ürünün başarısı, bir şirketin kârlılığı, kaliteyi artırma çabaları… Bütün bunların temelinde aslında tesirli bir analiz ve strateji olması gerektiğini söyleriz. İşte bu noktada Pareto analizi, pek çok profesyonelin kullandığı bir kılavuz durumunda. Ancak, belki de biraz ironik bir bakış açısıyla bu analizi yeniden değerlendirme zamanı gelmiştir 🧐
Bu yazıda, Pareto analizi nedir, iş dünyasında hangi amaçlarla kullanılır ve gerçekten de işin %80’i, reklamın %20’si mi gibi konuları ele alacağım. Eğer Pareto analiziyle ilgili “gerçek” bir şeyler öğrenmek istiyorsanız okumaya devam edin, ama ufak bir sürpriz olarak, sonunda Pareto’yu bambaşka bir bakış açısıyla ele almış olacağız, dikkat edin 🤨
Pareto Analizi Nedir?
Pareto analizi, İtalyan ekonomist Vilfredo Pareto tarafından geliştirilmiş bir prensibe dayanır. Bu analize göre, pek çok durumda sonucun %80’i, amillerin sadece %20’sinden kaynaklanır. Pareto’nun gözlemi ilk başta İtalya’daki toprak dağılımıyla ilgiliydi; ülkenin %80’i, nüfusun %20’sinin elindeydi. Ancak zamanla bu gözlem, iş dünyasında geniş çapta kullanılmaya başlandı.
Bugün, Pareto analizi farklı sektörlerde ve iş süreçlerinde, sorunun kökenine inmek veya etkin sonuç almak için kullanılıyor. Yani, eğer sorunun %80’i aslında sebeplerin %20’sinden kaynaklanıyorsa, sadece o %20’yi çözerek büyük bir verimlilik artışı sağlamak mümkün. Ne kadar etkileyici, değil mi? Ancak gerçek dünyada, yani modern iş hayatında durum biraz daha farklı bir hal alabiliyor.
İş Hayatında Pareto Analizinin Kullanım Alanları
Pareto analizinin iş dünyasındaki uygulama alanları oldukça geniştir. Burada birkaç örnekle, teorik olarak nerelerde kullanıldığını ve nasıl fayda sağladığını açıklamaya çalışalım:
1. Satış ve Müşteri Yönetimi: Genellikle şirket gelirlerinin %80’i, müşteri portföyünün %20’sinden gelir. Bu, özellikle büyük müşterilere odaklanarak gelirleri maksimize etmenin önemini gösterir. Pareto analizi burada, müşteri yönetim stratejilerinin temelini oluşturur. “En değerli müşteriyi el üstünde tut, diğerleri kendiliğinden gelir,” dercesine bir yaklaşım vardır.
2. Stok Yönetimi: Stok maliyetlerinin çoğu, az sayıdaki üründen kaynaklanır. Örneğin, bir markette en çok satan ürünler tüm ürün yelpazesinin sadece %20’sidir, ancak gelirlerin %80’ini sağlar. Pareto analizi ile hangi ürünlerin kritik olduğunu belirlemek, depolama maliyetlerinden tasarruf sağlamanın yanı sıra, müşteri taleplerini daha iyi karşılamak için bir fırsat sunar.
3. Kalite Kontrol: Ürünlerdeki hataların çoğu, birkaç üretim aşamasındaki eksikliklerden kaynaklanır. Pareto analizi ile hataların ana nedenlerini saptamak, kalitenin iyileştirilmesi için stratejik bir yol sunar. Böylece, yalnızca %20’lik bir müdahale ile kaliteye büyük bir katkı sağlanabilir.
4. Verimlilik Artırma: Şirket içinde verimliliği etkileyen sorunların %80’i, iş süreçlerinin %20’sindeki aksaklıklardan kaynaklanır. Bu alanları belirleyerek, şirketin genel performansını artırmak mümkün olur. Özellikle zaman yönetimi ve maliyet optimizasyonu gibi alanlarda Pareto analizi sıkça kullanılır.
Şimdi Bir de İşin Reklam Yönüne Bakalım
Pareto analizi, teoride bu kadar işlevsel bir analiz aracı olabilir. Ancak, gelin “modern iş dünyasına” geri dönelim ve işin “kalite” değil de “pazarlama” yönüne doğru nasıl kaydığını inceleyelim. Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, ürünün ne kadar kaliteli olduğundan çok, ne kadar görünür olduğuna değer veriliyor. Dolayısıyla, bizler de Pareto’yu biraz eğip bükerek, iş hayatında aslında bu oranların nasıl değiştiğini tartışalım.
Bir bakıma diyebiliriz ki, günümüzde işin sadece %20’si ürünün veya hizmetin kendisi, geri kalan %80’i ise pazarlama ve reklamdır. Bir ürün ne kadar iyi olursa olsun, eğer doğru pazarlama stratejilerine sahip değilse, varlığını sürdürebilmesi oldukça zor. Örneğin:
• Sosyal Medya: Bugün, herhangi bir ürün veya hizmetin reklamı sosyal medya üzerinden yapıldığında çok daha geniş bir kitleye ulaşıyor. Ürünün kendisi hakkında bilgi verilmesi değil, “cool” ve “farklı” bir imaj oluşturulması önemli hale geldi. Markalar sözümona fenomen, influencer, youtuber vb. kişiler aracılığı ile öyle bir strateji oluşturdular ki, hiç daha önce görmediğiniz ve duymadığınız bir ürünü, ihtiyacınız olmasa bile en azından “deneyimlemek” adına size satabilir hale geldiler. Ürün ne kadar sıradan olursa olsun buna değer! dedirtebiliyorlar. Burada veriler ah şu veriler demeden geçmeyelim… Fakat bunu başka bir yazıda ele almak daha doğru olacak.
• İçerik Pazarlaması: Özellikle e-ticaret platformlarında, ürünlerin detayları ve faydalarından çok, onu cazip kılan tanıtıcı başlıklar ön plana çıkıyor. Bu bağlamda, bir ürünün kalitesinin değil, tanıtımının gücü belirleyici oluyor.
Dolayısıyla, günümüzde aslında Pareto prensibinin bu şekilde değiştiğini görmek mümkün. %80, yapılan işin kendisi değil, işin tanıtımı ve pazarlanması üzerine yoğunlaşıyor. Hatta iş kalitesiz olsa bile, doğru pazarlama ile büyük bir kitleye ulaşabiliyor. İronik, değil mi?
İronik Bir Perspektiften Pareto Analizi: İşin %20’si Üretim, %80’i Reklam ve Pazarlama
Pareto analizi bize her ne kadar etkin kaynak kullanımını önerse de, günümüz iş dünyasında durum biraz daha farklı bir hal almış durumda. Artık kaynakların büyük bir kısmı, işin kendisinden çok tanıtımına ayrılıyor. Öyle ki, bir ürün ne kadar kaliteli olursa olsun, pazarlaması yapılmadıkça görünmez oluyor. Kalitesiz bir ürün ise başarılı bir pazarlama ile parlayabiliyor.
Belki de bu yüzden artık iş dünyasında yeni bir “Pareto analizi” anlayışı doğmuş durumda: İşin sadece %20’si ürünün kalitesine ayrılırken, geri kalan %80’i pazarlama ve reklam stratejilerine ayrılıyor. Peki, bu durum gerçekten de ideal mi?
Bir İroni: Her Şeyin Göründüğü Kadar Önemli Olduğu Bir Dünya
İş dünyasında Pareto’nun %80-%20 kuralını tersine çevirdiğimiz bu bakış açısı, aslında bir ironiyi barındırıyor. Evet, doğru; reklam ve pazarlama gücü, kalitenin önüne geçiyor olabilir. Ancak bu gerçekten sürdürülebilir mi? Günümüzde işletmeler, sadece tanıtımla mı ayakta kalabilir? Yoksa en nihayetinde kalite yine kendini gösterir mi?
Bu soruların cevapları belki de iş dünyasındaki yeni trendlere ve tüketici alışkanlıklarına bağlı. Ancak, Pareto analizi ile ilgili bu ironik bakış açısı, belki de bizlere iş hayatındaki çarpıklıkları düşündürtecek nitelikte. Kalite her zaman öncelikli olmalı deriz, ama iş dünyası bazen bizleri yanıltabilir.
Kalite ve Tanıtım Arasındaki İnce Çizgi
Pareto analizinin gerçek anlamını öğrendik, iş dünyasındaki kullanım alanlarını keşfettik ve ardından ironik bir bakışla modern iş dünyasındaki tanıtım çılgınlığına göz attık. Görünen o ki, günümüzde işin kalitesinin önemi giderek azalıyor, tanıtımın ve reklamın gücü ise giderek artıyor. Ancak bu noktada durup düşünmekte fayda var: Eğer Pareto prensibini tam anlamıyla uygulamak istiyorsak, belki de tanıtım ve kalite arasında gerçek bir denge kurmamız gerekiyor.
Belki bir gün, iş dünyası tekrar kaliteye öncelik veren bir anlayışa döner. Ya da belki de Pareto’nun bu ironik yorumu, hepimize işin aslında nasıl yürüdüğünü gösterir. Kim bilir?
Bir Başka Açı Daha Var
Firmaların reklam stratejisi cemiyette bireylere de sirayet etmiş olmalı ki, iş yerlerinde uçtan uca herkes kendini pazarlayarak iş yapar hale gelmiş. Hemen hemen çalıştığımız yerlerin hepsinde örnekler var. Sadece başlığından rapor olduğunu anladığınız içi boş dosyaları sunan “Veri Analistleri”mi dersiniz, günün 4 saatini ayar yaparak geçiren ve makinedeki problemi çözdüm diyerek patronuna sevgi sözcükleri dizen “CNC Operatörü”mü dersiniz. Ya işler yapılırken ses etmeyen fakat işler sarpa sardığında “Ben daha önce bunun olmayacağını söylemiştim” diyenler?
En garibi de bir sürü süslü kelime ile cümle kurup, iş yapılırken ortada görünmeyenler. Tabii bunlar iş tamamlandıktan sonra da konuşma hakkına sahiptirler.
Daha detaylı yazamıyorum zira alınganlıklar olabilir.
İyi haftalar dilerim…
Henüz yorum yok.